Kırklamak
Doğumdan kırk gün sonra çocuğu ve anneyi arıtmak, topluma katılmalarını sağlamak ve hastalıklardan, uğursuzluklardan korumak amacıyla uygulanan pratiğe “kırklama” adı verilmektedir. Bu pratiğe “kırk çıkarma” da denilmektedir.
Kırklama işlemi kadın ve çocuğun 40. gün değişik uygulamalarla yıkanmasıdır. Bazı yörelerde; 7., 20., 30., 37., 39., 41. günlerde de kırklama yapılmaktadır. 20. gün yarı kırkı ve 40. gün kırklaması olmak üzere iki kez kırklanır.
Yeni doğum yapan kadına “ loğusa ” veya “ kırklı ” denir. Loğusa kadının kırk gün boyunca mezarının açık olduğuna inanılır.
Kırk gün geçene dek bazı uygulamalar yapılır. Bunun nedeni çocuğa ve anneye geçene dek olan zararlardan korkulmasıdır.
Loğusayla kırklı çocuğun doğumdan sonraki kırk gün içerisindeki ve ileriki aylardaki gelişim eksikliğine: kırk basması denilmiştir. Kırk basması şeytan, cin, alkarısı gibi varlıkların anneye ve bebeğe zarar vermesi, anneyi ve bebeği korkutmasıdır. Kırk baskınlığını önlemek için yapılan pratik ve uygulamalar şunlardır: Kırklı kadın sokağa çıkmaz; çıkarsa günah olur: şeytanlar dokunur; kırk basar Kırklı kadın cenazeye gitmez. Kırklı kadın düğüne gitmez.
“Kadınlar eskiden bunarlara ( pınarlara ) giderdi. İki loğusa kadın karşılaşınca hemen helkeleri goyup sarılırlarmış. Göğsünde çatal iğne sancılı olsun, düğme olsun koparır biribirlerine verirlermiş. Birinin çocuğu hasta olursa, karşılaştık diye bu çocuğu kırk bastı derlermiş.”
Evde kırklı kadın varken eve gelin gelmez. Yeni gelin hastalanırsa veya kırklı kadın ve bebek hastalanırsa kırk bastı derler.
Gece uyurken kırklı kadının ve bebeğin başına bir tas su konulur ve Kur’an-ı Kerîm asılır.
Kırk gün boyunca anneye al yazma, bebeğe sarı yazma örtülür. Kırkıncı gün dolunca anne ve bebek bu uygulamaları bırakır. Çünkü artık, temizliğe ermişlerdir. Fakat bebeğin ve annenin abdest alması gerekmektedir. Kırklama işlemi şu şekilde yapılır:
Kırklama işlemini kırklı kadının kaynanası veya varsa görümcesi yapar. Temiz bir yerden bir helkeye kırk fincan su alınır. Kırk fincan su sayılırken besmele çekilir, dualar okunur. Bu su yıkanma işlemine yetmeyeceği için sonradan su ilave edilir; fakat mutlaka kırk fincan veya kırk tas su sayılmalıdır.
Bu şekilde helke veya kazan içine alınan kırk suyuna bir takım objeler katılır. Bu objeler amaçlarına göre katılmaktadır:
Bebek büyüyünce kuvvetli olsun diye akan suyun ağzından kırk taş toplanır ve kırk suyuna katılır.
Bebek sarılık olmasın diye altın katılır.
Bebek temiz ahlaklı olsun diye gümüş katılır.
Bebek büyüyünce eşsiz kalmasın, yüzüğü takılsın diye yüzük katılır.
Nazar değmesin diye boncuk katılır.
Zengin olsun diye metal para katılır.
Anne, bebeğini kucağına alır ve leğenin içine oturur. Besmeleyle birlikte su dökülür. Suyu dökmek için kullanılan araç sapladır. Son olarak suyun kalan kısmı, içindeki objelerle birlikte annenin ve bebeğin üzerine tutulan kalburun içine dökülür. Kalbur kullanılmasının nedeni objelerin kalbur içinde kalıp, suyuna anne ve bebeğe ulaşmasıdır. Son su dökülürken kalbur bebeğin ve annenin başında döndürülerek iki kez: “Gitsin pislik, gelsin temizlik” denilmektedir. Kırklama işlemi bittikten sonra: “Hayırlı sular olsun” şeklinde dualar edilir. Önceleri anne ve bebek birlikte kırklanırken, günümüzde sadece bebek kırklanmakta, anne ise abdestini kendi almaktadır.
Kırklamadan sonra bebeğin kırk mevlidi okunur. Gelen konuklara ikramlarda bulunulur.
Leğende bulunan kırk suyu ayak değmedik bir yere veya akan suya dökülür. Taşlar bir dedenin türbesinin bahçesine veya ayak değmedik bir yere konulur.
Paralar dışarıda bekleyen çocuklara dağıtılır.
Kırkı çıkan bebeği ve annesini misafir edecek olan ev sahibi de bu küçük yavrunun ilk misafirliği olduğundan onun için çeşitli ikramlarda bulunur.
Misafir gidilen evin sahibi; bebek evden ayrılırken bebeğe vermek için un, yumurta, para gibi küçük hediyeler hazırlar.
- UN: Ömrü uzun olsun anlamındadır.
Ev sahibi bebeğin saçına – sakalına un sürerek ak saçlı sakallı bir dede olsun yada ak saçlı bir nine olsun diyerek un sürer. - YUMURTA: Sağlıklı olsun anlamı taşıyan bir hediyedir.
Hediyeler ev sahibi tarafından çeşitlendirilebilmektedir.
Bazı yerlerde bebeğe
- ŞEKER: Ağzı tatlı olsun
- EKMEK: Bereketli olsun
- PİRİNÇ: Ev sahibinin bereketi geçsin anlamında verilen hediyelerdendir.